Hayat ne garip değil mi? Dünya, insanlar, yeryüzü…
Bazen çok şaşırıyorum her şeye. Varlığımızı düşünüyorum, dalıyorum gidiyorum. Bir de sonumuzu. İnsanoğlu enteresan bir mahlûkat. Ama Allah’ın en muhteşem kıldığı. Hep mücadele içindeyiz bu hayatta. Dert var, sıkıntı var, sorun var. Peki ya mutluluk?
Olmaz olur mu onlar da var. En güzeli huzur var.
Bir gözyaşı, bazen de tebessüm var yüzlerimizde. Aşk var, sevgi var. Mantığımın almadığı bir denge, bir düzen.
Bana kalırsa kendine göre herkes bu hayatta. Sen de öylesin ben de. Doğrularım var söylemeyi doğru bulmadığım. İlerliyoruz, gidiyoruz hep ama sonunu bilmediğim. Para döngüsü, ve bilmeceler. En iyi ilacı konuşmakta buluyorum aslında. “Zaman ilaçtır” diyorlar ya, onu da kavrayamadım bir türlü. Acılar hep taze kalıyor, hatırlanınca damlacıklar akıyor gözlerimden. İlk günkü gibi canlanıyor, anılar ve acılar gözümün önünde. Öyle anlar oluyor ki, açıyorum “Bana kaderimin bir oyumu bu” parçasını. Sonra diyorum ki, “Bu aşk şarkısı ya.”
Bitmeden değiştiriyorum, “Ah yalan dünyayı” dinliyorum, bu sefer de içim iyice kararıyor.
Sevmek, sevilmek, aşk…
Hayatta herkesin rastladığı ya da bir gün mutlaka rastlayacağı duygu. Mutluluğu var, hüznü kederi var. Peygamber aşkı ile Allah aşkını, yar aşkıyla bir tutma lütfen. Aşk-ı saadet kavramı içine al hepsini. Fakat yar’ı bir kenara koy. Ben yardan öteye, yaradana aşık olmak istiyorum. Beraberinde, Yaradılana da aşık olup, “Yaradan’dan ötürü” demek…
“Bir gönülde iki sevda olmaz” sözüne inanmıyorum. Gönlün, gölümün sınırı yok ki. Seni de sevebilirim, Yaradan’ı da. Hatta senin kedini bile… Bırak, şehrinden bile hoşlanabilirim. Kalbimin sınırı yok. Peki ben bunları yaparken, ya sen?
Belki benim sevmeyi öğretecek kadar sınırsız bir kalbim var ama senin? Sevebilir misin ki beni? Hayattan pek bi beklentim yok. Beni çok tanımanı da istemiyorum. “Eren Ermiş’i anlamak lazım” derim sana hep. Kakarım iki de bir.
Zaten yüzüme baktığın zaman, ele veririm kişiliğimi. Gözlerimi kaçırıyorum farkındasın de mi? Parlar benim gözlerimin için. Neşedir, umuttur, mutluluktur. Ama bir o kadar da hüzün, acı, keder. Burçlara ve hurafelere inanmam ama, siz kızların dedikodu malzemesidir diye söylüyorum, balıktır benimkisi. En çok “duygusaldır” diye yazılması hoşuma gidiyor.
Evet, ağlarım ben çünkü. Ağlayan erkeklerdenim. Üzülürüm yolda karşılaştığıma, ekranda gördüğüme, hikayesini duyduğum acı olaylara. Dayanamam. Gözlerim de benim ağzım gibi. Beyinde bitiyor iş, öyle söyleyeyim. Her şeyi sesli düşünürüm. Anlatırım, konuşurum, ister beğen ister beğenme. Ağlarım, gülerim, ister ayıpla ister alkışla. Ben buyum.
Dedim ya, beni çözmen için yıllar gerekmiyor. Yüzüme bak, gözlerimin içine dal yeter. Gülerken göz torbalarım kısılır gözlerimi göremezsin ama, birkaç saniye sonra bakabilirsin. Mesela bazen çok ciddi olurum. Ciddiyeti severim. Çok şakacıyımdır, her zaman şaka yapmam, şaka istemem. Gerilirim. Evet, bildiğin sinirli bir erkek olurum. Mantıksız söz ve davranışlar beni çok gerer. Bilmiyorum, tahammül edemiyorum sanırım o yüzden. Aptalca konuşma sakın bana karşı. Azarlarım yoksa. Şaka şaka. Korkma benden...
Ben, benimle olana mutluluğu vaat ediyorum. Ama Yaradan ile birlikte. Yoksa yok ki cennetim…
Olsa, iyi gördüğüm herkesi koyarım oraya. Saçmaladım belki ama hep samimi olmak istiyorum.
Ne yani, yalan mı söyleseydim? Süslü cümlelerle kandırsa mıydım seni? Olmaz, yapamam, beceremem. Vicdanım el vermez. Ama şunu sakın unutma, karşındaki iyiyse, sen de hep iyisin. Karşındaki kötüyse, sen de kötüsün. Benden ağzımla kuş tutmamı sakın bekleme. Çok ince düşünmeyi de. Benim düşüncelerimin ve sevgimin sınırı yok ama buna alış. Sonu karanlık değil ki!
Ne dedim biraz önce; ben sana dünyanın en mutlu kadını olmayı vaat ediyorum. Bu senin mutluluk yolunun şartları değil, benimle birlikte gideceğimiz yolun nimetleriyle olacak. Senin fikirlerine saygısız olacağım anlamı çıkmasın. Biraz benden, biraz senden. Mutluluk vaat eden benim ama, sen de mutlu edeceksin. Yoksa sen mutlu ben mutsuz olmaz de mi?
Bak peşin peşin söylüyorum. Hayattan pek bi beklentim yok. Sadece sıcak yuva. Beklentin varsa, benden daha farklı yaşayanları tercih etmelisin. Eğlenirim, gezerim, gülerim, güldürürüm, ama; dünyanın renklerine aldanamam. Susadım.
Şimdi bana bir bardak su verir misin…
(Bir Eren Ermiş hikayesi…)